19 Ağustos 2011 Cuma

Benim Hala Umudum Var!


Herseyi anlatmissin... 

Istedigim kadar..

Inat etsem de..

Var..

Hayran..

KATIL..

Bizi Bekler..

Aglasam..

Fakir..

Ask..

Eyvallah!

11 Ağustos 2011 Perşembe

31 Agustos - 4 Eylul Moskova'dayiz!

http://www.coffeestrategies.com/2011/08/10/introducing-the-red-square-six-champion-baristas


Introducing the Red Square Six champion baristas

August 10th, 2011

Red Square

Moscow (August 11, 2011) – Six champion baristas hosted by Soyuz Coffee Roasting will represent their countries as ambassadors of specialty coffee on Moscow’s famed Red Square this summer during the annual Spasskaya Tower international military music festival.
The Red Square Six are:
  • Alejandro Mendez (El Salvador) – 2011 World Barista Champion and 2011, 2010 El Salvador Barista Champion
  • Francesco Sanapo (Italy) – 2011, 2010 Italian Barista Champion
  • Javier Garcia (Spain) – 2011 Spanish Barista Champion and World Barista Championship Finalist
  • Olga Melik-Karakozova (Russia) – 2011, 2007 Russian Barista Champion
  • Pete Licata (U.S.A.) – 2011 United States Barista Champion and World Barista Championship runner-up
  • Stefanos Domatiotis (Greece) – 2011, 5-time Greek Barista Champion
These champions will be the first in history to impress and enlighten an audience of more than 35,000 expected attendees including high-ranking diplomats, celebrities and business elite with their coffee knowledge, expertly prepared espresso and other espresso beverages using coffee from Soyuz Coffee Roasting’s Barista, Mon Ami and Paretto brands.

Live on-location coverage of the event will be provided by coffee trade favorites Barista Magazine and Sprudge! along with a multinational press corps.

The festival is a five-day celebration running from August 31st through September 4th, with concerts and fireworks displays, cultural and musical performances from the military bands of fifteen nations set against the striking backdrop of the Kremlin.

9 Ağustos 2011 Salı

Olamaz mi? Olabilir!

Hayatta bahaneleri olmayan insanlari seviyorum.

Onu oyle yapmak istiyorum aslinda...

Bu da boyle olsa daha iyi olur aslinda...

Yapardim ama iste...

Soylemisti ama iste..

Biliyorum tabi, ama iste...

Bosluklari doldurdugumuzu zannederken aslinda sadece kendimizi kandiriyoruz.

Oysa ne kadar guzel, icinde ne varsa soyleyebilmek.

Kendin gibi olabilmek..

Araya baska engeller koymadan...

Istemiyorum demeyi bilebilmek..

Kabul edebilmek...

Mutlulugun ne oldugunu kesfetmeye calismak...

Kendimizi sevebilmek, boylece baskalarini da sevmeyi ogrenmek...

Zor degil, zor yapan bizleriz.

Hayat cok hizli akiyor, bahaneler icin o kadar kisa ki...

Seviyorum! Hayatta bahaneleri olmayan insanlari seviyorum!

Bir de Mehmet Gunsur'u seviyorum :)

Bu fimi seyredemedim ama New York sokaklarinda bahanelerim olmadan, yururken dinlemek istiyorum...

Olamaz mi? Olabilir!


8 Ağustos 2011 Pazartesi

Hoscakal Ylena...

Hayatima yeni bir baslangic yaptigim Kaliningrad'da guzel bir dostum daha oldu. Yaklasik 10 ay once Rusca derslerine beraber basladik. Ilk gunden itibaren dersteki disiplinli tavirlari cok hosuma gitmisti.

Ilk zamanlar anlattiklarini pek anlamiyordum. Allah'im ben bu Ruscayi herhalde hic beceremeyecegim diyordum. Tabi sonradan zaman ilerledikce ogrendiklerimi aslinda beynimin gercekten kaydettigini anladim. Oyle bir zaman geldi ki is yerinde tum gun boyunca sadece Rusca konusuyor buluyordum kendimi. Hatta evdeyken bile Rusca dusunur olmustum. 

Kelimeler sanki havada ucusuyordu. Butun gun dinledigim herkesin sozleri eve geldigimde resmen zihnimde yeniden canlaniyor ve gunun tekrarini yasiyor gibi oluyordum. Bir ara sizofren olacagim diye korkamadim degil, ciddi ciddi... 

Simdilerde o gunleri gulerek hatirliyorum. Eskisi kadar olmasa da arada yine kelimeleri havada yakaliyorum :)

Iste tum bu zaman boyunca ilk iki ay haftaici her gun, sonrasinda haftada 3 kez olmak uzere bana Rusca ogretti sevgili ogretmenim. 

Gercekten de bir harf ogretmenin ne kadar kiymetli oldugunu cok iyi anladim. Bir gun buralardan dondugumde bile kendisine olan saygimdan en azindan onun ogrettiklerini unutmamaya soz verdim kendime :)

Ders disinda ilk defa dogumgunumde misafirlige gelmisti. Daha sonra bir kac kez de disarida bulustuk, kendi arkadaslari ile tanistirdi beni.

En son dogumgununde Saslik Partisi yapmistik. Gecenlerde yine is yerinde 'saslik partisi' diye anlatiyordum. Gulduler. Neden diye sorunca, Saslik zaten parti oluyormus, bir kez daha sonuna parti diye eklemek gerekmiyormus :)

Iste, Ylena'nin dogumgunu pikniginde annesinin hazirladigi nefis mantarlardan yemistik. Devaminda Saslik gelmisti, ben ona pek katilamadim ama oradan ayrilirken, benim ogrencisi oldugumu Ylena'dan duyan arkadaslari benim icin kucuk bir konusma yapmislardi. 

Cok mutlu olmustum :)

Ylena ile aslinda on ayin tamaminda ders yapamadik maalesef. Cok fazla calistigimdan dolayi cogu dersi iptal etmek zorunda kaldik. Yine de ogrendiklerimi unutmadan kaldigimiz yerden devam ediyorduk.

Derslerin cogunda karakterler uzerine konustugumuz icin bazen cok komik oluyordu. Mesela bir keresinde derste soyle bir konu geciyordu. Kisiler: Bu Anna.

O gun hic ders yapasim yoktu, pek de anlamak istemiyordum. Bu cumleyi duyunca ben de: Memnun oldum, ben de Asli! demekten kendimi alamadim. Rusca kitaplarindaki bazi konular nedense hala komik geliyor.

Hele bazi sesler cinceyi hatirlatiyor. O yuzden bir keresinde Ylena'ya 'cancincon' u ogretmistim :)

Eee hep o bana birsey ogretecek degildi ya :)

Ne zaman turkce ile benzer kelimeler duysam cok mutlu oluyordum, o zaman Rusca'yi daha cok benimsiyordum.

Kimi zaman anlamadigimda da fenalik gecirecek gibi oluyor ve yerimden sicriyordum. Annem zaten hep der bana: Yine sicrama yerinden :)

Bazen de o bana hafif kiziyordu, cunku ben nedense anlamamakta israr ediyordum.

Ne yapayim, karmasik bir dil yapmislar :)

Cok tesekkur ederim Ylena. Hem bana ogrettiklerin icin, hem seni tanidigim icin, hem de senin gibi guzel bir insan hayatimin bir parcasi oldugu icin.


Cumartesi gunku son dersimizin ardindan gozlerin dolmustu. Ama ben aglamak istemedim. Cunku kendimi gordum senin gozlerinde. Simdi sen de biraz uzaklara gidiyorsun. Buraya gelisimdeki ilk gunler aklima geldi. Seni ugurladiktan sonra ise kendimi tutamadim. Bir kac damla yas geldi gozlerimden ister istemez. Bastirdigim duygular yine hatirlatti kendini. Gerci o duygularim degisiyor, eskisi gibi ayni seylere uzulmuyorum. Ama yine de seninle ortak bir yanimiz daha oldu.

Umarim cok mutlu olursun, istedigin gibi hayat sana basarilari ve guzellikleri getirir.

Seni ozleyecegim. Artik Lada ile seni anariz :)

ПОКА ПОКА!

7 Ağustos 2011 Pazar

Oyle bir kac konu...

Tam bir hafta once icimi guzel bir heyecan kaplamisti. Bir hafta gecti bile. Ne de guzel gecti...

Bu haftasonu da iyice dinlendim. Hatta uzun bir aradan sonra tekrar yogurt yaptim. Markete gittigimde hic de o raflardaki yogurtlardan almak istemedim. Ev yogurdu canim cekti :)

Simdi mayalanma asamasinda.

Rusya'ya geldigimden beri Kefir icmeye basladim. Bazi markalarin tadi oldukca eksi. Bazilari da cok tatli. Ben daha cok hafif eksi olanlari seviyorum. Bir de BIO Kefirler var. Sanki onlarin tadi daha bir icilir gibi.

Gecenlerde is yerinden bir arkadasim Kefir'e benzeyen bir sisede Ayran iciyordu. Evet, bildigimiz ayran. Litvanya'dan geliyormus. Ben de markete ilk gittigim gun hemen bir tane aldim. Hatta o gun ayrana yakisir bir menu de hazirlamistim. Sofrayi hazirladim, catal-bicak, ve diger ilgili yemekler, hersey hazir. Ayran'i actim ve bardaga koymaya basladim. Nedense rengi cok acik geldi. Once kokladim, bildigimiz ayran gibi kokuyordu. Kucuk bir yudum aldim. Aman Allah'im! Nasil bir tatti o oyle... Ayran diyenlere yaziklar olsun :)))


Ertesi gun ise gittimde 'Ben sana gercek ayran yapip getirecegim.' dedim :)

Bugun de sabah ictigim kefirden geriye kalan kismini tarihi gecmeden degerlendirmek istedim. Hemen aklima Kefirli Ekmek tarifi geldi. Bu sefer ekmegi yapabilmem gerekiyordu. Nitekim bunca ay epey bir hamur yogurma tecrubem oldu :)

Galiba bu sefer epey bir yaklastim.


Visne recelim bittigi icin, malum kahvaltida Peynir-Recel kavusmasinin gerceklesmesi gerekiyor ki simdi Iftar zamaninda bulusuyorlar :), seftali receli denemeye karar verdim. Bakalim, yarim aksama kismetse :)


Elifcim, kosturmaktan bir turlu gunluge sana soz verdigim gibi pilavlarin resimlerini koyamadim. Once zerdecalli,bezelyeli ve havuclu pilav. Dumani ustunde tutuyor..


Ardindan da kofte denemem, buradaki etin tadini galiba cok sevmiyorum, ve patlicanli Bulgur pilavi. Hepsi sana geliyor canim :)


Iki hafta once haftasonu pazardan aldigim yaban mersinlerini Muffin yaparak degerlendirmeyi dusundum. Muffin kagitlari cok buyuk oldugundan ben de kek kalibinda yapmaya karar verdim. 


O hafta isyerinde oldukca yogun bir kac gun gecirdikten sonra gun sonunda calisanlarimiza kahve yaptik. Yaninda da kekten ikram ettik. Paylasmayi seviyorum :)

Yine isyerinden bir arkadasim babasinin bahcesinde yetistirdigi domateslerden getirdi. Cuma gunu cok yoruldum, o yorgunlukla isyerinde unuttum canim domatesleri. Neyseki dolapta duruyorlar.

Gecenlerde de bizim soforlerden biri tatilden dondukten sonra bana nehirde tuttugu baliktan verdi. Sabah arabada giderken tatilde yaptiklarindan bahsediyordu. 'Balik sever misin?' diye sordu. Ben de cok severim dedim. Megersem bunun icin sormus :) 

Ruslar kutlama yapmayi, hediye almayi ve hediye vermeyi cok seviyorlar. Tatile giderken, yas gunlerinde, diger onemli gunlerinde mutlaka hediyelerini alarak is yerine geliyorlar. Mesela dogumgunlerinde kesinlikle kendi pastalarini, iceceklerini alarak ofise ugruyorlar. Eger bir organizasyon yapacaklarsa da yine kendileri hazirlik yapiyorlar.

Boyle gunlerde bayanlara mutlaka cicek hediye ediliyor. Gecenlerde en son Tatiana tatile giderken fabrikada tatli ve meyva yemistik. 

Bu ozel gunlerin otesinde sanki ben biraz da sansliyim. Birbirimizi dusunuyoruz ve tipki bizdeki gibi ufak ama anlamli hediyelerle birbirimizi mutlu ediyoruz. Daha ne isterim...