18 Nisan 2011 Pazartesi

Ben bunu seviyorum!

Evet, kendimi bildim bileli hep yemek yapmaya ve de lezzetli, degisik tatlari tatmaya bayilmisimdir. Eger bir daha sansim olsaydi, kesinlikle asci olurdum. Tum Usta'larima selamlar :)

Yemekleri yapinca da elbette misafirleri agirlamadan olmaz. Ben yemek yaptigimda kendimi kaybediyorum, bunu cok fazla kisi bilmez, hatta sadece ben kendim biliyorum diyebilirim :) Cunku bu mutlulugumu cok fazla gosterme imkanim olmadi bugune kadar. Hani sevgimi katiyorum deniyor ya, iste ondan.

Bir kac ay once de buradaki eve kucuk bir de firin alinca tum hayallerim gercek oldu desem tabi ki biraz abartmisim olurum.

Ancak, firinim en yakin arkadasim oldu.

Simdi eve gelen misafirim oldugunda mutlaka evde firinim calisiyor oluyor. Hatta en son dogumgunumde evime ilk defa gelen misafirlerime hazirlik yapabilmek icin nerdeyse sabaha kadar calistim. Ama degdi. Hatta hayatimda ilk defa cok sevdigim sekerpareyi de yaptim. Ilk deneme bence hic de fena degildi. Ilerleyen gunlerde ikinci kez deneyecegim.

Yaptigim denemeleri de sirkete goturuyorum :) 12 tane pogaca yapiyorsam, kendime 3 tane ayiriyorum. Her gune bir pogaca, gerisi de istekilerin. Kek yapiyorsam, 1 ya da 2 dilim ayiriyorum, gerisi yine istekilerin. Ilk zamanlar cok kolay olmadi, tadi nasil olmus diye diye baktim bayag bir yemeye basladim. Hemen onlemi alabilmek icin ise koyuldum.


Resimdeki sizce ne?

Simdilerde evde yogurt yapma telasindayim. Burada marketlerde satilan yogurtlarin cogu meyveli ve de bakterili yogurtlardan. Polonya'dan 'Grekki' isimli yogurtlari cok kisitli sayida getiriyorlar. Hatta ilk gordugumde raftakilerin hepsini ben almistim, zaten 6 tane vardi. Hepsi de 150 grlik paketlerde satiliyor. Sonra merak ettim, ertesi gun gittim, baska yoktu. Uzun da bir sure gelmedi. O gunlerde evde henuz yogurt yapmamistim. Uzun bir sure yogurtsuz yasadim. Yogurt olmadan hayatin tadi cikmiyormus :)

Sonra kendi kendime dedim ki bu boyle olmaz, buna bir care bulmak gerekiyor. Bir dahaki lansimanda rafi yine bosaltip, hemen ise koyulmaliydim. Oyle de oldu. Ilk denemem birazcik sulu oldu, sanirim kullandigim yogurttan da kaynaklaniyordu. Ikinci denememi diger urunle yaptim, daha koyu kivamli bir yogurttu. Ve de mayabildim :)

Resimde de goruldugu gibi genellikle her hafta Pazar gunleri gece masamin uzerinde bu manzara ile gunu bitiriyorum.

Bu Pazar 2 kg sutle denedim, birazini da Cokelek yapmak icin kullanacagim.

Evde yapilabilen her turlu gida icin sonuna kadar EVET diyorum. Tereyag su aralar favorim ancak yogurt kadar kolay olmayacak.

Ama sirada once Cokelek var.


17 Nisan 2011 Pazar

Gece pogacalari ile yolculuk

Gecen haftaya nazaran daha guzel bir haftasonu gecirdim. Gerci dun aksam saat 21.00'e kadar bugun gidip gitmeyecegimiz hala daha belli olmamisti ama bu sabah kalktigimda cep telefonuma gelen mesajla hemen hazirlanmaya basladim. Geceden de bugun icin, gitme ihtimalimiz yuksek oldugundan, peynirli pogacalarimi pisirdim.

Tarif ananemin :)


Pogacalarin yaninda bir de sabah erken kalkip pisirdigim, Ayse'nin tarifi ile, yogurtlu keki hazirladim.

Oglen 12ye dogru yola ciktik. Sehirden yaklasik 40 dk uzaklikta ormanlik alana geldik.



Bulundugumuz bolge UNESCO tarafindan koruma altina alinan Ку́ршская коса́ - Kurskaya Kosa ormanlari. 


Yol boyunca 3 kere mola verdik. Birincisinde yukarida resmi gorulen 'Agac Muzesi'ni gezdik. Kucuk bir muzeydi. Icerisinde cok eski caglarda bolgedeki insanlarin nasil bir yasam surdugunu anlatan resimler ve de kucuk heykeller bulunuyordu. 





Ikinci resimdeki sizce ne?


Ben ilk gordugumde 'dekor herhalde' dedim kendi kendime :)


Sonradan ogrendigime gore karda insanlar disarida yuruyebilmek icin kendilerine ayakkabi yapmislar.


Muzeden ciktiktan sonra, elimizde kucuk ekmekler ve elma parcalari ile, geyik gorebilmek icin etrafi gezmeye basladik. Tabi ben geyik gorebilme ihtimalimizi duyunca bir hayli heyecanlandim. Yururken bir de bizi izleyen cevre sakini vardi. Kendisinin biyiklarina dikkatinizi cekerim.







Biraz yurudukten sonra tellerle cevrelenmis bir bolgede resimdeki guzellikle karsilastik. Ayaginin sakat olmasi hepimizi oldukca uzdu.





Buradaki turumuzu bitirdikten sonra havanin da biraz sogudugunu hissettigimizden bir sonraki durakta caylarimizi ve yemekleri yemek icin kisa bir mola vermeye karar verdik. 


Menumuzde Pancake (Ruslar cok seviyorlar), cay, sandvic ve de Elmali Turta vardi.


Pazar arkadaslarimi da resimde gorebilirsiniz :)




Tipki bizdeki gibi masalar, ormanlik alanlar... Nedense hic Turkiye disindaymisim gibi gelmedi. Sanki Istanbul disinda ayri bir bolgedeyim gibi hissettim. Bu his bana oldukca ilginc geliyor. Cunku Kaliningrad'a ilk geldigim gun de ayni duygulari hissetmistim, sanki buralara daha onceden geldim...


'Mistik Nights' isimli Arap cayimizi ictikten sonra son derece mistik oldugunu dusundugum bir diger ormana dogru yola koyulduk. Bolgedeki bu diger ormanin ismi Dancing Forest - Danseden Orman. Bu bolgedeki agaclarin yapisini asagidaki resimlerde goreceksiniz. Agaclarin cogu yatay konumda duruyorlar. Neden boyle durduklarini sordugumda siddetli ruzgarin sebep oldugunu soylediler. Ayrica internette okudugum kadari ile Cernobil'in de etkisi olabilirmis.





Soylemeden edemeyecegim. Bugunku ormanlik alanlari gezerken sadece soguktan dolayi her tarafimizi kapatan kiyafetler giymedik. 'Kene' arkadaslarimiz yani basimizda olabilirmis. Her yerde tabelalari vardi. Hatta bir tanesinin altinda resmim de var ama kameramin sarji bittiginden arkadasimin telefonuna kaydettik. Gonderdiklerinde paylasacagim.


Kene konusunu ogrenince oldukca panik oldum. Eve gittigimde eger olur da uzerimde kene bulursam hemen onlari aramami ve hastaneye gidecegimizi soylemeleri de beni nedense! daha da bir panikletti. Boyle durumlarda psikolojik olarak her tarafimda karincalanma hissederim. Sanki boynum, kafam, ellerim kasinmaya baslamisti. Bir yandan bu halime gulerken bir yandan da keneleri dusunmek garip bir psikoloji icerisine burunmeme neden oldu.


Neyseki gunun sonunda bir problem olmadan su anda gunlugumu yazabiliyorum.


Danseden Orman'dan ayrildiktan sonra son duragimiz hayatimda ilk defa karsilastigimi muhtesem bir doga olayinin yer aldigi Kumlu Yarimada idi.


Bu yarimadanin Kaliningrad Bolgesi'ne ait olan bolumunun bir kismini gorebildim ancak burasi ile ilgili biraz daha arastirma yapacagim. Arabayi park ettikten sonra yolun karsisina, denize dogru olan kismina gectik. Dunyanin en ince kumlarindan birine sahip olan bolgede once Baltik Denizi'nin o kara rengini seyrettim ve de gozlerimi kapatarak dalgalarin sesini dinledim. Denizi ne kadar da cok ozlemisim. 






Aklima Kiyikoy geldi. Nedense gordugum plaj bana orayi hatirlatti. Yine soguk bir havada, gecen sene Mart ayinda, plajda kumlarin uzerinde oturup, soguk ama tertemiz havayi dalgalarin sesi esliginde icimize cekmistik.


Zaman ne kadar da cabuk geciyor...


Deniz kiyisinda gecirdigimiz bir on dakikadan sonra yolun diger tarafina, ormanlik alana gectik. Yaklasik bir 20 dk yurume mesafesi ile en tepeye ciktik. Gordugum manzara gercekten cok guzeldi. Yukari ciktigimizda sol tarafimizda asagida deniz, sag tarafimizda plajda gordugum kumlardan olusan adeta bir colu andiran bir bolge ve arkamizda orman vardi. 









Cok ama cok begendim.


Yaklasik 5 saat boyunca yuruyus, mola ve de keyifli sohbetlerin ardindan artik eve donus vakti gelmisti. 


Sehre donerken, aklima haftasonu Polonezkoy'den ya da Kiyikoy'den dondugumuz zamanla geldi. Ama trafik yoktu :)


Istanbul'un trafigini gormeye 15 gunden az kaldi. Ozlemedim desem yalan olur. Geldigimde de eminim ki trafikten kacabilmek icin her turlu yolu deneyecegim. 

10 Nisan 2011 Pazar

Pazar gezim



Bugun diger haftasonlarina nazaran daha erken kalktim. Artik bahar yavas yavas kendini gostermeye basladi. Gerci hava halen daha 10 derecenin uzerinde degil. Disari ciktigim saatte hava 5 dereceydi. Tum baharlik kiyafetlerim Istanbul'da oldugu icin, ben de henuz topraklara ayak basamadigim icin bir kac acil bahar kiyafeti almak sart oldu artik. 

Bugunku planlarim arasinda pazara gitmek ve acil ihtiyac alisverisi yapmak vardi. Nitekim de hepsini tamamladim. Biraz kesemi zorladim ama yine de acildiler, ne yapalim :)

En azindan artik bahar havasinda -20 derecede giydigim kus tuyu paltoyu giymek zorunda kalmayacagim :) 

Sehirde alisveris icin cok fazla alternatif yok. Ya iyi kiyafetler buluyorsunuz, ya da gercekten rukus dedigimiz kiyafetlerden gecilmiyor. Begendigim kiyafetler de Istanbul'daki fiyatlardan cok daha pahalilar. O nedenle mumkun mertebe alisverise cikmiyorum. Bir an evvel Istanbul'a gelmek sart oldu. 

Tabi havalarin henuz tam olarak isinmamis olmasi, kisin giydigim bazi kiyafetleri hala daha giyebilmeme yardimci oluyor. 

Kiyafet alisverisimi tamamladiktan sonra deodorant almak icin bir magazaya girdim. Guvenlik gorevlisi etrafimda dolanmaktan yorgun dustu. Bu kadar mi belli ediyorum Rus olmadigimi, ya da Rus'a benziyorum da supheli bir halim mi var?

En sonunda dayanamadim Ingilizce yardima ihtiyacim var dedim, adam normale dondu. Cok komik bir surat ifadesiydi. Kasadaki bayana beni gosterdi ben de Rusca birseyler almak istedigimi soyledim. Neyse sorunsuz bir sekilde dukkandan ciktim. 

Daha sonra favorim Kruvasan Kafe (Круассан-кафе) ye ekmek almak icin gittim. Tahilli ekmeklerden tutun da baget ekmeklere kadar Fransiz usulu ekmekler uretiyorlar. Ayrica kruvasanlari ile meshurlar. Ben sade kruvasanlarini cok sevmiyorum, yalniz Visneli ve Bademli kruvasanlari icin ucarak gidebilirim.     Buraya gelen tum arkadaslarima mutlaka tattiracagim.

*Evropa Alisveris Merkezi





Resimlerde gordugunuz calisanlar halen daha ayni subelerinde calisiyorlar :)

Prospekt Mira (Mira Caddesi)'da bulunan subelerindeki personel cok da guler yuzlu degiller. O subeye 3 kere gittim. Sonuncusunda Macar corbasi Gulas icmistim, garson cok heyecanliydi, siparisi bayag bir karistirdi. Aklima Gizli Musteri kurallari gelmedi degil :) Sakin burada Istanbul'daki gibi gicik musteriyi oynadigimi dusunmeyin, Rusca biraz zor oluyor :)

Ama hikayelerimi bazen buradaki arkadaslarima anlatiyorum, guluyoruz.

Bugun de Evropa Alisveris Merkezi'ndeki subelerine gittim.


Evropa Alisveris Merkezi KOCTEK tarafindan yapilmis ve bir kac sene once acilmis. Sehrin tek modern ve de luks alisveris merkezi. Alisveris merkezinin bir kac tane giris kapisi, bunlardan bir tanesinin ismi de Ankara. Bu giris kapisini ilk gordugumde neden Ankara diye dusundum, daha sonra da Turk Insaat Sirketleri ile alakasini olup olmayacagini arastirdim. Ilk basta ENKA'nin insaati yaptigini soylediler ama sonradan KOCTEK oldugunu okudum.

Kaliningrad'da ofisleri var midir bilemiyorum ancak onumuzdeki donemde bir cok Turk sirketinin buraya yatirim yapacagini su aralar okuyorum. THY de Kaliningrad-Istanbul hattini acmayi dusunuyormus. Hadi THY, bir an evvel baslayin operasyona, kurtarin bizi Air Baltic'den...

Kruvasan Kafe'den ekmegimi aldiktan sonra merkez pazara gittim. Pazar, alisveris merkezinden sadece 5 dk yurume mesafesinde.





Pazarda degisik tipler var. Yukaridaki resimleri ilk geldigim zamanlarda cekmistim, o zaman hava dondurucuydu. Bugun de yine benzer kiyafet goruntuleri var ama pazarda daha uzun sure kalabiliyorsunuz. 

Devami gelecek...

6 ay sonunda...

Bir gun yurtdisinda yasayacagimi hep biliyordum, icimdeki ses bunu soyluyordu. Ancak buralara gelecegimi hic dusunmemistim. Hayatin cilvelerinden biri olsa gerek, guzel ve de zor.

Alti ayi devirdim. Daha dun gibi...Gelmeden once her gunumu blogda yazacaktim ancak duzeni kurana kadar biraz zaman gecmesi gerekiyormus.

Son bir kac konusmamizda dayim bir gunluk tutmami surekli soyluyordu. Daha sonra bugunleri gulerek hatirlayacakmisim. Eh ben de teknolojinin nimetlerinden yararlanip elektronik ortamda bir gunluk acmaya karar verdim.

Bu gece disarida hava 1 derece. Temiz ve de son dort ayin gecelerine nazaran iliman bir hava var disarida. Eksi yirmi dereceleri hatirliyorum da bir ara hic bitmeyecek sanmistim. Gerci bu sehir beyazken cok guzel. Simdi yavas yavas her yer yesile burunmeye basladi ama yine de karanlik bir sehir. Bahar sanki buralara biraz gecikmeli geliyor.



Kaldigim evin oturma odasindan disariya acilan penceresi :)

Bu sehirde cok eski binalar var. Her sabah ise giderken o binalarin onunden geciyorum. Bazen dusunuyorum; sanki yikilacakmis gibi duran; balkonlari pas icerisinde olan o evlerde nasil hayatlar var?

Bir kisminda da yeni evler var. Istanbul ile kiyasladigimda yeni yapilan evler disaridan bizdeki gibi gorunmuyor. En yeni ev resimde gordugunuz gibi gozukuyor. Kendi evim disinda su ana kadar sadece bir evin icini daha gordum. Disaridan modern gozukuyordu. Evin ici de biraz Rus biraz da Ingiliz tipi bir tasarima sahipti. Evlerde en cok dikkatimi ceken sey kapilar. Dis kapilarin hepsi bizim kapilardan buyuk. Mesela apartmana girerken mutlaka iki kapidan geciyorsunuz. Ilk kapi guvenlik icin. Ikinci kapida soguktan korunmak icin. Ilk kapidan gecebilmek icin mutlaka bir akbile ihtiyaciniz var. Akbil ile giris yapabiliyorsunuz.

Bazi evlerde asansor yok. Benim oturdugum binada asansor var. Asansor oldukca buyuk, 7 kisi binebiliyorsunuz.

Bizdeki gibi kapici durmuyor. Her gun evde olmadigim icin haftasonu ise gitmem gerektiginde sabahlari apartmani temizleyen 2 kisi goruyorum. Ancak temizlikleri bizdeki gibi oyle deterjanli suyla yapilmiyor. Sadece tel supurge ile yerler supuruluyor.

Kiracilar ve de ev sahipleri kendi coplerini yaklasik 200 metre uzakliktaki genel bir cope atiyorlar. Cop macerami daha once anlatmistim :)

Simdilerde iki haftada bir buyuk bir cop konteyniri apartmanin onune geliyor. Ben de yakaladigimda kendi copumu sabahlari disari cikarabiliyorum. Yoksa copun durumuna gore ve de eve gelis saatime gore 200 metre uzakliktaki cope yuruyorum. Iki kere sirkete copumu goturmuslugum de var :)

Bir keresinde de uc hafta boyunca sabah 830 aksam 11 calistigimdan bir hafta boyunca, geceleri copu attigim yer karanlik oldugunda gidemedigimden, evim cop kokmaya baslamisti. Her gun eve gece geldigimden copu bir torbaya daha geciriyordum. En sonunda isyan ettim ve copu sirkete goturdum. Tabi sabah arabada beni gorenler saskinlikla bakmislardi :)

Tabi bir de copunu benim ilk gelisimdeki gibi apartmanin onundeki kucuk metal cop kutularina atip da asansorde bulanlar da var. Bu macerami da anlatmistim. Sabah asansorun kapisini actigimda sabah sokunu da yasamistim. Neyse ki son zamanlarda boyle durumlar olmuyor.

Yalniz gecen hafta Cumartesi gecesi ust komsulardan acayip sesler gelmeye basladi. Birileri kesin kavga ediyorlardi, sanirim alkol duzeyi de oldukca yuksekti. Ertesi sabah disari cikmak icin asagiya indigimde uc dairenin posta kutularinin ezilmis oldugunu gordum. Sanki biri oraya itilmis gibiydi. Neyseki benim posta kutusu saglamdi.

Ya bu apartman biraz garip ya da burada boyle durumlar normal.

Tabi bir de alt komsunun dogumgunumde beni ziyaret edisi var. Elbette dogumgunumu kutlamaya gelmemisti. O gun misafirlerim gelecekti, ben de geceden tum hazirliklarimi bitirmek icin biraz uykusuz kalmistim. Gelmelerine bir saat kala kapim calindi. Alt komsum derdini anlatmaya calisti, pek anlayamadim. Iceri girip giremeyeceigni sordu, ben de girebilecegini soyledim. Banyoyu gosterdi, bir problem oldugunu anladim. Derdini anlatmaya calisan kadinin derdini tahmin ederek bir sizinti oldugunu dusundum. Kendisine yabanci oldugumu, cok iyi Rusca anlayamadigimi soyledim. Kadin da bana bagirmaya basladi, ne yapacagimi sasirdim. Ev sahibimi arayacagimi soyledim, ama sanirim beni pek anlamak istemedi. Bagirmaya devam ediyordu, ben de en sonunda dayanamadim, ingilizceye konusmaya baslayarak ve de ses tonumu yukselterek bana bagirmamasini, kendisini anladigimi soyledim. Bu sefer daha da cok delirmis gibiydi. Allah'im ne guzel bir hediyeydi bana :)

Soylene soylene gitti... Ben de hemen ardindan Mr. Sergey'i, ev sahibimin gelecegini ogrendim. Daha sonra misafirlerim geldi, guzel bir aksamuzeri gecirdik. Yemekler yedik, sohbet ettik. Cicekler aldim. Dogumgunumde sevdiklerimden ilk defa uzaktim ama yine de yalniz degildim :)

Misafirlerim gittikten sonra ev sahibim geldi, cat pat ingilizcesi ve benim cat pat ruscam ile anlastik. Banyonun kirilmasi gerektigini ogrendim. Bir hafta boyunca da kirik banyo ile yasadim, neyse ki suyu kullanabiliyordum. Sorun benden kaynaklanmiyormus, binanin alt yapisi ile ilgiliymis. Bosu bosuna banyo kirildi... Sonraki gunlerde alt komsuyu bir kac kez gordum, kendisine selam verdim, ama karsiliksiz kaldi. Bence garip insanlar...

Yarin Pazar. Merkez pazara gitmek istiyorum. Pazardan somon alip aksam firinda somon yapmak istiyorum. Bir de haftalik yogurdumu yapmam lazim. Yine yazacagim..