17 Nisan 2011 Pazar

Gece pogacalari ile yolculuk

Gecen haftaya nazaran daha guzel bir haftasonu gecirdim. Gerci dun aksam saat 21.00'e kadar bugun gidip gitmeyecegimiz hala daha belli olmamisti ama bu sabah kalktigimda cep telefonuma gelen mesajla hemen hazirlanmaya basladim. Geceden de bugun icin, gitme ihtimalimiz yuksek oldugundan, peynirli pogacalarimi pisirdim.

Tarif ananemin :)


Pogacalarin yaninda bir de sabah erken kalkip pisirdigim, Ayse'nin tarifi ile, yogurtlu keki hazirladim.

Oglen 12ye dogru yola ciktik. Sehirden yaklasik 40 dk uzaklikta ormanlik alana geldik.



Bulundugumuz bolge UNESCO tarafindan koruma altina alinan Ку́ршская коса́ - Kurskaya Kosa ormanlari. 


Yol boyunca 3 kere mola verdik. Birincisinde yukarida resmi gorulen 'Agac Muzesi'ni gezdik. Kucuk bir muzeydi. Icerisinde cok eski caglarda bolgedeki insanlarin nasil bir yasam surdugunu anlatan resimler ve de kucuk heykeller bulunuyordu. 





Ikinci resimdeki sizce ne?


Ben ilk gordugumde 'dekor herhalde' dedim kendi kendime :)


Sonradan ogrendigime gore karda insanlar disarida yuruyebilmek icin kendilerine ayakkabi yapmislar.


Muzeden ciktiktan sonra, elimizde kucuk ekmekler ve elma parcalari ile, geyik gorebilmek icin etrafi gezmeye basladik. Tabi ben geyik gorebilme ihtimalimizi duyunca bir hayli heyecanlandim. Yururken bir de bizi izleyen cevre sakini vardi. Kendisinin biyiklarina dikkatinizi cekerim.







Biraz yurudukten sonra tellerle cevrelenmis bir bolgede resimdeki guzellikle karsilastik. Ayaginin sakat olmasi hepimizi oldukca uzdu.





Buradaki turumuzu bitirdikten sonra havanin da biraz sogudugunu hissettigimizden bir sonraki durakta caylarimizi ve yemekleri yemek icin kisa bir mola vermeye karar verdik. 


Menumuzde Pancake (Ruslar cok seviyorlar), cay, sandvic ve de Elmali Turta vardi.


Pazar arkadaslarimi da resimde gorebilirsiniz :)




Tipki bizdeki gibi masalar, ormanlik alanlar... Nedense hic Turkiye disindaymisim gibi gelmedi. Sanki Istanbul disinda ayri bir bolgedeyim gibi hissettim. Bu his bana oldukca ilginc geliyor. Cunku Kaliningrad'a ilk geldigim gun de ayni duygulari hissetmistim, sanki buralara daha onceden geldim...


'Mistik Nights' isimli Arap cayimizi ictikten sonra son derece mistik oldugunu dusundugum bir diger ormana dogru yola koyulduk. Bolgedeki bu diger ormanin ismi Dancing Forest - Danseden Orman. Bu bolgedeki agaclarin yapisini asagidaki resimlerde goreceksiniz. Agaclarin cogu yatay konumda duruyorlar. Neden boyle durduklarini sordugumda siddetli ruzgarin sebep oldugunu soylediler. Ayrica internette okudugum kadari ile Cernobil'in de etkisi olabilirmis.





Soylemeden edemeyecegim. Bugunku ormanlik alanlari gezerken sadece soguktan dolayi her tarafimizi kapatan kiyafetler giymedik. 'Kene' arkadaslarimiz yani basimizda olabilirmis. Her yerde tabelalari vardi. Hatta bir tanesinin altinda resmim de var ama kameramin sarji bittiginden arkadasimin telefonuna kaydettik. Gonderdiklerinde paylasacagim.


Kene konusunu ogrenince oldukca panik oldum. Eve gittigimde eger olur da uzerimde kene bulursam hemen onlari aramami ve hastaneye gidecegimizi soylemeleri de beni nedense! daha da bir panikletti. Boyle durumlarda psikolojik olarak her tarafimda karincalanma hissederim. Sanki boynum, kafam, ellerim kasinmaya baslamisti. Bir yandan bu halime gulerken bir yandan da keneleri dusunmek garip bir psikoloji icerisine burunmeme neden oldu.


Neyseki gunun sonunda bir problem olmadan su anda gunlugumu yazabiliyorum.


Danseden Orman'dan ayrildiktan sonra son duragimiz hayatimda ilk defa karsilastigimi muhtesem bir doga olayinin yer aldigi Kumlu Yarimada idi.


Bu yarimadanin Kaliningrad Bolgesi'ne ait olan bolumunun bir kismini gorebildim ancak burasi ile ilgili biraz daha arastirma yapacagim. Arabayi park ettikten sonra yolun karsisina, denize dogru olan kismina gectik. Dunyanin en ince kumlarindan birine sahip olan bolgede once Baltik Denizi'nin o kara rengini seyrettim ve de gozlerimi kapatarak dalgalarin sesini dinledim. Denizi ne kadar da cok ozlemisim. 






Aklima Kiyikoy geldi. Nedense gordugum plaj bana orayi hatirlatti. Yine soguk bir havada, gecen sene Mart ayinda, plajda kumlarin uzerinde oturup, soguk ama tertemiz havayi dalgalarin sesi esliginde icimize cekmistik.


Zaman ne kadar da cabuk geciyor...


Deniz kiyisinda gecirdigimiz bir on dakikadan sonra yolun diger tarafina, ormanlik alana gectik. Yaklasik bir 20 dk yurume mesafesi ile en tepeye ciktik. Gordugum manzara gercekten cok guzeldi. Yukari ciktigimizda sol tarafimizda asagida deniz, sag tarafimizda plajda gordugum kumlardan olusan adeta bir colu andiran bir bolge ve arkamizda orman vardi. 









Cok ama cok begendim.


Yaklasik 5 saat boyunca yuruyus, mola ve de keyifli sohbetlerin ardindan artik eve donus vakti gelmisti. 


Sehre donerken, aklima haftasonu Polonezkoy'den ya da Kiyikoy'den dondugumuz zamanla geldi. Ama trafik yoktu :)


Istanbul'un trafigini gormeye 15 gunden az kaldi. Ozlemedim desem yalan olur. Geldigimde de eminim ki trafikten kacabilmek icin her turlu yolu deneyecegim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder