10 Nisan 2011 Pazar

6 ay sonunda...

Bir gun yurtdisinda yasayacagimi hep biliyordum, icimdeki ses bunu soyluyordu. Ancak buralara gelecegimi hic dusunmemistim. Hayatin cilvelerinden biri olsa gerek, guzel ve de zor.

Alti ayi devirdim. Daha dun gibi...Gelmeden once her gunumu blogda yazacaktim ancak duzeni kurana kadar biraz zaman gecmesi gerekiyormus.

Son bir kac konusmamizda dayim bir gunluk tutmami surekli soyluyordu. Daha sonra bugunleri gulerek hatirlayacakmisim. Eh ben de teknolojinin nimetlerinden yararlanip elektronik ortamda bir gunluk acmaya karar verdim.

Bu gece disarida hava 1 derece. Temiz ve de son dort ayin gecelerine nazaran iliman bir hava var disarida. Eksi yirmi dereceleri hatirliyorum da bir ara hic bitmeyecek sanmistim. Gerci bu sehir beyazken cok guzel. Simdi yavas yavas her yer yesile burunmeye basladi ama yine de karanlik bir sehir. Bahar sanki buralara biraz gecikmeli geliyor.



Kaldigim evin oturma odasindan disariya acilan penceresi :)

Bu sehirde cok eski binalar var. Her sabah ise giderken o binalarin onunden geciyorum. Bazen dusunuyorum; sanki yikilacakmis gibi duran; balkonlari pas icerisinde olan o evlerde nasil hayatlar var?

Bir kisminda da yeni evler var. Istanbul ile kiyasladigimda yeni yapilan evler disaridan bizdeki gibi gorunmuyor. En yeni ev resimde gordugunuz gibi gozukuyor. Kendi evim disinda su ana kadar sadece bir evin icini daha gordum. Disaridan modern gozukuyordu. Evin ici de biraz Rus biraz da Ingiliz tipi bir tasarima sahipti. Evlerde en cok dikkatimi ceken sey kapilar. Dis kapilarin hepsi bizim kapilardan buyuk. Mesela apartmana girerken mutlaka iki kapidan geciyorsunuz. Ilk kapi guvenlik icin. Ikinci kapida soguktan korunmak icin. Ilk kapidan gecebilmek icin mutlaka bir akbile ihtiyaciniz var. Akbil ile giris yapabiliyorsunuz.

Bazi evlerde asansor yok. Benim oturdugum binada asansor var. Asansor oldukca buyuk, 7 kisi binebiliyorsunuz.

Bizdeki gibi kapici durmuyor. Her gun evde olmadigim icin haftasonu ise gitmem gerektiginde sabahlari apartmani temizleyen 2 kisi goruyorum. Ancak temizlikleri bizdeki gibi oyle deterjanli suyla yapilmiyor. Sadece tel supurge ile yerler supuruluyor.

Kiracilar ve de ev sahipleri kendi coplerini yaklasik 200 metre uzakliktaki genel bir cope atiyorlar. Cop macerami daha once anlatmistim :)

Simdilerde iki haftada bir buyuk bir cop konteyniri apartmanin onune geliyor. Ben de yakaladigimda kendi copumu sabahlari disari cikarabiliyorum. Yoksa copun durumuna gore ve de eve gelis saatime gore 200 metre uzakliktaki cope yuruyorum. Iki kere sirkete copumu goturmuslugum de var :)

Bir keresinde de uc hafta boyunca sabah 830 aksam 11 calistigimdan bir hafta boyunca, geceleri copu attigim yer karanlik oldugunda gidemedigimden, evim cop kokmaya baslamisti. Her gun eve gece geldigimden copu bir torbaya daha geciriyordum. En sonunda isyan ettim ve copu sirkete goturdum. Tabi sabah arabada beni gorenler saskinlikla bakmislardi :)

Tabi bir de copunu benim ilk gelisimdeki gibi apartmanin onundeki kucuk metal cop kutularina atip da asansorde bulanlar da var. Bu macerami da anlatmistim. Sabah asansorun kapisini actigimda sabah sokunu da yasamistim. Neyse ki son zamanlarda boyle durumlar olmuyor.

Yalniz gecen hafta Cumartesi gecesi ust komsulardan acayip sesler gelmeye basladi. Birileri kesin kavga ediyorlardi, sanirim alkol duzeyi de oldukca yuksekti. Ertesi sabah disari cikmak icin asagiya indigimde uc dairenin posta kutularinin ezilmis oldugunu gordum. Sanki biri oraya itilmis gibiydi. Neyseki benim posta kutusu saglamdi.

Ya bu apartman biraz garip ya da burada boyle durumlar normal.

Tabi bir de alt komsunun dogumgunumde beni ziyaret edisi var. Elbette dogumgunumu kutlamaya gelmemisti. O gun misafirlerim gelecekti, ben de geceden tum hazirliklarimi bitirmek icin biraz uykusuz kalmistim. Gelmelerine bir saat kala kapim calindi. Alt komsum derdini anlatmaya calisti, pek anlayamadim. Iceri girip giremeyeceigni sordu, ben de girebilecegini soyledim. Banyoyu gosterdi, bir problem oldugunu anladim. Derdini anlatmaya calisan kadinin derdini tahmin ederek bir sizinti oldugunu dusundum. Kendisine yabanci oldugumu, cok iyi Rusca anlayamadigimi soyledim. Kadin da bana bagirmaya basladi, ne yapacagimi sasirdim. Ev sahibimi arayacagimi soyledim, ama sanirim beni pek anlamak istemedi. Bagirmaya devam ediyordu, ben de en sonunda dayanamadim, ingilizceye konusmaya baslayarak ve de ses tonumu yukselterek bana bagirmamasini, kendisini anladigimi soyledim. Bu sefer daha da cok delirmis gibiydi. Allah'im ne guzel bir hediyeydi bana :)

Soylene soylene gitti... Ben de hemen ardindan Mr. Sergey'i, ev sahibimin gelecegini ogrendim. Daha sonra misafirlerim geldi, guzel bir aksamuzeri gecirdik. Yemekler yedik, sohbet ettik. Cicekler aldim. Dogumgunumde sevdiklerimden ilk defa uzaktim ama yine de yalniz degildim :)

Misafirlerim gittikten sonra ev sahibim geldi, cat pat ingilizcesi ve benim cat pat ruscam ile anlastik. Banyonun kirilmasi gerektigini ogrendim. Bir hafta boyunca da kirik banyo ile yasadim, neyse ki suyu kullanabiliyordum. Sorun benden kaynaklanmiyormus, binanin alt yapisi ile ilgiliymis. Bosu bosuna banyo kirildi... Sonraki gunlerde alt komsuyu bir kac kez gordum, kendisine selam verdim, ama karsiliksiz kaldi. Bence garip insanlar...

Yarin Pazar. Merkez pazara gitmek istiyorum. Pazardan somon alip aksam firinda somon yapmak istiyorum. Bir de haftalik yogurdumu yapmam lazim. Yine yazacagim..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder