8 Haziran 2011 Çarşamba

Yagmurda yurudum

Bugun burasi cok ama cok sicakti. Ruzgar da sicak esiyordu. Bugun fabrikada zor durdum diyebilirim. Bir an once kendimi disari atmak istedim. Hatta keske deniz kenarina gidebilsem diye dusundum... Denizi cok ozledim.

Gunun sonunda kesinlikle eve gitme niyetim yoktu.

Kahve tadimlarini yaptiktan sonra internetteki bazi arastirmalarima devam ettim. Japonya'da yasayan dunya Latte Art sampiyonlarindan Hiroshi Sawada hakkindaki haberlere ulastim. Hiroshi Sawada Dunya Latte Art Sampiyonlarindan. Yaptigi figurlere mutlaka bakin:
http://www.flickr.com/photos/coffeeschool/533464140/
http://www.streamercoffee.com : Kendi kahve dukkani. Japonlar gercekten yaraticilar.

Sitedeki resimlere Flickr'dan bakarken karsima ne cikti? SUSI!

Kahve isi yapiyorsun, sonra da Susi diyorsan demeyin :)

Is cikisi mutlaka Susi yemege gitmeliydim.

Oyle de yaptim. Dooogruu Yakitorya'ya: http://www.yakitoriya.ru/

Masama oturdum, cok keyifli bir terasi var. Sessiz ve de serince...

Garson geldi. Siparisimi verdim. Birazcik Rusca konustugumu gordu ya! Allah'imm, hemen basladi anlatmaya. Dinledim, dinledim, inatla anlamaya calistim. Sonunda 'birazcik anladim, ama sanirim siz ingilizce konusmuyorsunuz. ingilizce bilen bir bayan var, nerede o?' Garson beni anlamaya calisirken ben o ingilizce konusan diger garsonu gordum ve de hemen isaret ettim. Garson geldi, diger garson ona benim ingilizce birseyler sormak istedigimi soyledi. Kiz bu sefer de demesin mi bana: Almanca konusuyor musunuz?

Saka :)

Zaten Almanca konussam neden Ingilizce sorayim :)

Neyse, bir 10 dk kadar birbirimizi anlamaya calistim. Sonunda anladim ki megersem bugun promosyon gunuymus. Bir susi tabagi alana aynisi bedavaymis. Ne yapayim ben aynisini, zaten tek basima gitmisim, az bir siparis verecegim.

Ben israrla bir porsiyon siparis etmeye calistim, onlar da israrla bana promosyonlu urunu satmaya calistilar. Bir an durdum ve cok hizli bir sekilde neden boyle yaptiklarini anlamaya calistim. Anladim! Bana daha pahaliya gelecegini anlatmaya calisiyorlardi. Ben de 'Haraso, Haraso' diyerek siparisimi verdim :)

Tam 40 dk sonra siparisim geldi. Allah'im, bugun sicak mi bana cok geldi yoksa restoranda mi bir sorun vardi cozemedim. Alt tarafi dinlenmeye, keyifli vakit gecirmeye gitmistim. Zaten bir de tek gitmisim, 40 dk yalniz.

Kimse de ilgilenmedi benimle zaten. En son garson kizla goz goze geldigimizde masama geldi, ben de 40 dk dir bekliyorum dedim. Lutfen hesabi getirin.

Tam o sirada susiler de geldi.

Neyse, tadini cikarmaya calisarak lezzetli susileri bir guzel yedim hehe :)

Sonra eve donus yolunun uzerindeki Plaza'ya ugradim. Plaza'nin Aralik ayinda cektigim resmini asagida gorebilirsiniz. Kar yagarken cok guzel bir manzara vardi.

Bu resmi cektikten 1 gun sonra kameram bozulmustu.



Plaza'nin icinde Kaliningrad'in en buyuk supermarket zinciri Victoria, magazalar, 'fast-food' isletmeleri ve de KARO sinemasi bulunuyor.

2 hafta once Karayip Korsanlari Gizemli Denizlerde'ye gitmistim. Burada tum filmler sadece Rusca yayinlaniyor. Altyazili filmler maalesef yok.

Elbette filmin tamamini Rusca olarak anlayamadim, ancak o kadar da kotu degildi. Anladigim her bir kelime icin mutlu oldum. Hatta yeni kelimeler de ogrendim.

Bugune kadar izledigim filmlerin cogunu ingilizce alt yazi ile seyrettim. Karayip Korsanlari'ni Rusca izleyince ozellikle Amerikan filmlerindeki o geleneksellesen kaliplari cok net bir sekilde fark ettim. Mesela film baslamadan once baska bir filmin fragmani vardi. Fragman'da soyle diyordu: '(Rusca) Onlar arkadaslardi'. Ben bu cumleyi hemen anladim. Cunku okudugumda ingilizcesi gozumun onune geldi: they were friends!

Hollywood'un ne kadar da kaliplasmis oldugunu farkli bir acidan gormek oldukca ilgimi cekti.

Plaza'ya geri donuyorum...

Victoria'da bir kac gida alisverisi yaptiktan sonra evin yolunu tuttum. Yolun yarisina geldigimde birden bir firtina cikti. Her taraf toz toprak oldu. Goz gozu gormedi bir an icin. Yagmurun geldigini de fark edince hafif bir gulumseme hissettim yuzumde. Cunku burada yagmur aniden bastirdiginda iyi sanslar diliyorum, hele de semsiyeniz yoksa :)

Hizlica yurumeye basladim. Yaklasik 600-700 mt. kalmisti ki yagmur basladi. O ruzgar ve toz firtinasi ile mucadele etmeyi biraktim ve yavasladim. Islanmaya basladim, cok guzeldi. Sanki butun stresimi uzerimden atmaya baslamistim. Cok ama cok iyi geldi.

Bir hafta sonra Istanbul'a cok kisa bir sure icin gidecegim. Ozel mi ozel, guzel mi guzel, eglenceli mi eglenceli bir dugune gidiyorum.

Heyecanliyim!

1 yorum: