24 Temmuz 2011 Pazar

İstanbul! Sana sesleniyorum...


Son bir haftadir sehir yagmurlu. Ozellikle iki gun boyunca aksam saatlerine dogru siddetli bir ruzgar ve ardindan gok gurultulu sagnak yagis basliyor. Cok gecmeden gok gurultusu ve, sanki bardaktan bosanircasina, her yeri yagmurlar kapliyor.

Yagmur yagisi butun gece surdu. Bir kac video cektim, o anlari yakalayabilmek icin, ancak cok da basarili olamadim. Iclerinden bir tanesi gokyuzundeki aydinlanmayi daha iyi gosteriyor. Gok gurultusunun sesi kameraya pek yansimamis ancak yine de paylasmak istedim.




Bugunlerde cok okuyorum. Yalniz yasamanin en buyuk avantaji bu olsa gerek. Istanbul'dayken okumak icin bile vakit bulmak ne kadar zor oluyordu. Ancak, buyuk bir hengamenin icinde metrobuse binmeyi basabildigimde eve giderken ya da ise giderken okuma firsatim oluyordu. Boyle bir kac kitap bitirmistim. Simdi anliyorum ki mesele kitap bitirmek degilmis ki... Okudugunu da hazmedebilmek gerekiyormus. 

Istanbul.... Seni oyle cok seviyorum ki... Ama firtinali bir iliskimiz var seninle. Simdi birbirimizden uzagiz, aramiza mesafeler girdi. Biraz durulmamiz gerekiyor. Ne zaman diner bu firtina bilemiyorum... Elbet dindiginde ikimiz de ogrenecegiz. Sana ne cok yakin ne de cok uzak durmak bana iyi geliyor. Gozden irak olan gonulden de irak olurmus ya, iste anliyorum ben simdi. 

Sen benim gonlumun en guzel yerindesin. Seni nasil bir parcada silip atabilirim. Sevdigim ve sevmedigim herseyi seninle yasadim. Sevmediklerim de sevdiklerime yakinlastirdi beni. Sana haksizlik etmem. 

Simdi, belki biraz kiskaniyorsun, baska yerlerdeyim. Burada gunes sendeki gibi dogmuyor, deniz kokusu sehri sarmiyor. Pencereyi actiginda sabah hafif, ilik ilik esen ruzgar sana deniz kokusunu getirmiyor. Ya da aksam gun batimina dogru gunesin son isiklari burada goremedigim sahili aydinlatmiyor.

Evde cay demledigimde, o beli kirik bardakta ictigim cay sendeki gibi lezzetli degil. Yanina bir de TADIM Cekirdegi actigimda, Avcilar'da kuzenlerle, teyzelerle balkonda, Cihangir'de bir cay bahcesinde ya da Caddebostan sahilinde citletirkenki verdigi lezzeti vermiyor iste!

Ama insan alisiyormus iste..

Sokaga ciktigimda mutsuz insanlar gormuyorum burada. Ama sabah ise gittigimde herkes birbirine 'Gunaydin' diyor. Seninle son zamanlarda biz birbimize gunaydin demeyi bile kesmistik.

Isten cikarken de 'Hoscakal' demeyi unutmuyorlar. Oysa ben sana defalarca dedim. Unut beni dedim.

Seninle yasayan milyonlarca insanlardan biriyim. Yazdiklarim seni incitmez belki ama benim icimi acitiyor.

Simdilerde buradaki hayatimi iyice duzene koydum. Alisverislerim bile daha duzenli.

Sokaga ciktigimda konusabiliyorum. Bir kafeye gittigimde, pazara gittigimde ya da is yerinde... Kaliningrad'lilarla anlasiyorum. 

Sana sitem etmiyorum, ama galiba hersey dun sabah degismeye basladi. Saat 04.00 sularinda uyandim. Gun henuz agarmamisti. Evin sol tarafinda cok hafif bir isik belirmeye baslamisti. Biraz bekledim, gelen isigin gokyuzunu daha da aydinlatmasini bekledim. Gunes geliyorum diyordu.

Duy sesimi Istanbul! Gunes Kaliningrad'da selamliyor beni!

1 yorum:

  1. ağzını yerim!

    ne güzel yazmışsın...

    Hem içim burkuldu bir garip, hem de senin gün geçtikçe kaliningrad ile barışman içten-içe mutlu etti beni...

    istanbul seni çok özlüyor, keyfini sürmesini, sokaklarını, sırlarını, tadını, tuzunu, dilini en iyi bilenleri hep özler.

    ama mutluluğu neredeyse aslı orada kalsın demekten de kendini alamıyor, benim gibi...

    YanıtlaSil